eatreadwearlove

28 Aralık 2013 Cumartesi

Tabağınızda kaç dilim ekmek olduğunun farkında mısınız??


 ''Ekmek tüketimi''son zamanların en çok konuşulan,tartışılan konularından biri oldu.Her gün bir televizyon kanalında bu konu işleniyor.Kimi diyetisyen ekmeği zehir olarak görüyor,kimileriyse belli bir tüketim limiti koyuyor.
Eminim siz de bunları dinleyip ekmek tüketiminize dikkat ediyorsunuzdur.Evet günde ne kadar ekmek yediğimiz gerçekten önemli ama ekmeğin yanında yediğimiz yemekler acaba kaç dilim ekmeğe karşılık geliyor hiç düşündünüz mü?Yani ekmekten kısarken tabağınızda kaç ekmek olduğunun farkında mısınız?
Aşağıda yazdıklarımı okuduktan sonra eminim daha dikkatli olacaksınız!


1 dilim ekmek = Çeyrek Simit
Bunu derste işleyince,bir çok arkadaşım çok şaşırdı.Nasıl yani 1 simit 4 dilim ekmek mi ediyor diye.Maalesef ki öyle.İçinde susam bulunduğu için yağ oranı da çok yüksek.Bu nedenle eğer çok canınız istediyse yarım simit yemeniz en doğrusu:)


1 dilim ekmek = 1 kepçe Çorba
Biz de önce yemeğe çorbayla başlanır-ki hiç bi anne bi kepçe çorba koymaz-en az 2 kepçe.Yemeğe başlar başlamaz alınan 2 dilim ekmek.Evet çorba yüksek lif oranlarıyla bağırsak sistemimizi düzenler ama onun da yanında bide ekmek yersek yemeğin başında tam 3 dilim ekmek yemiş oluruz.Yani ekmeği çorbaya bandırıp yerken bir daha düşünelim bence!


1 dilim ekmek = 2 yemek kaşığı pilav
Kim tabağına sadece 2 kaşık pilav koyuyor ki?Herkes alırken tabak tabak alıyor.Ölçülerimiz hep tabakla.Hal böyle olunca resimdeki gibi bir tabak pilav yeyip 3-4 dilim ekmek tüketmiş oluyoruz.


1 dilim ekmek = 2 yemek kaşığı bulgur pilavı
Ben pilav yerine bulgur pilavını öneriyorum.Hem lif oranı çok yüksek,hem de bizi bağırsak kanserine karşı koruyan bir kalkan.Ayrıca içerdeği magnezyum ihtiyacımızı da önemli bir ölçüde karşılar.


1 dilim ekmek = 2 yemek kaşığı makarna
Makarnanın faydalarıyle ilgili bi yazı yazmıştım zaten( tıklarsanız,okuyabilirsiniz )Küçük bi özet geçmem gerekirse,sossuz makarna tüketmenin zarardan çok faydası vardır.Tabi ölçüsünde.


1 dilim ekmek = 3 adet çiğköfte
Siz de benim gibi bi kutu alıp yiyenlerdenseniz,bu bilgi sizin için tam bi hüsran olmalı...

Bunlar da az tüketilmesi gereken yiyeceklerin karşılıkları:
1 dilim ekmek = 8 ince dilim patates kızartması.
1 dilim ekmek = 2 adet kestane
1 dilim ekmek = 1 su bardağı patlamış mısır
1 dilim ekmek = 4 tane cici bebe bisküvisi
1 dilim ekmek = 2 adet kepekli bisküvi
1 dilim ekmek = 3 kaşık mantı
1 dilim ekmek = 1 dürüm için kullanılan lavaşın 1/4ü

Umarım bu değişim listesi,sağlıklı beslenmenizde bi yol gösterici olur:)
Görüşmek üzeree:)






20 Aralık 2013 Cuma

Bana Buzdolabınızı Gösterin,Size Kilonuzu Söyleyeyim!



Sizin de babanız tam dikkatli beslenmeye çalışırken eve kocaman Milkalarla geliyor mu?Ya da anneniz yeni aldığı Acti-Fry ile habire patates kızartması yedirmeye çalışıyor mu?!Ben bu durumdan çok muzdariptim arkadaşlar,dışarda kiloma dikkat edicek yöntemler bulmuşken evde resmen annemin babamın tuzağına düşüyordum!Taa ki kendime bi kural listesi hazırlayana kadar...Bunu uyguladığımdan beri evde atıştırmalarım bi hayli azaldı,şimdi size listemi yazacağım.Sizin için de faydalı olacağına 
inanıyorum.





-Masaya sehpaya atıştırılacak şeyler koymak YASAK-

En farkında olmadan tüketilen ve en çok kilo aldıran şeylerden biri de bu aslında.Mesela sehpanın üzerinde kuruyemiş duruyor.Gidip gelip bi tane derken insan kaç tane yediğinin farkına varamıyor.Ben bi gün o şekilde bi kase fındığı yarıladığımı fark ettim şok oldum.5 fındığın 1 çay kaşığı yağ olduğuunu düşünürsek,aldığım kaloriyi hesaplamak bile istemiyorum.En kötüsü de orta yere konulan cips.Allahtan bizim evde kimse cips sevmez,ama bi arkadaşımın evinde yemek masasının üstünde duruyodu,gidip gelip yiyoduk.Hayır bi de insanın aklında yokken gördüğü için canı çekiyor yiyesi geliyor.O yüzden o masadan yemekler hemen KALKMALI!


-Her yer SU!-

Nasıl az önce dedim,görmesek canımız istemiyor diye.Su da öyle işte.Sadece susadığımızda su içersek vücudumuz için gerekli olan su ihtiyacını karşılamamız mümkün değil.O yüzden çalışma masasında,salonda bir bardak suyumuz hep olmalı.Biz o orda oldukça onu bitirmek için uğraşır,böylece su tüketimimizi de arttırmış oluruz(Su tüketimi vücudumuzun bütün yıkım reaksiyonlarında kullanıldığı için kalori yakmamızda en büyük yardımcılarımızdan biridir)

-Tabaklar ve çatalların boyutları KÜÇÜLMELİ-

Tabakla ne alakası var demeyin.Küçük tabak kullandığımızda az koyduğumuz yemek,gözümüze çok görünür.Bu da önce ''gözümüzü doyuracaktır''.
Ben malesef hızlı yemek yiyen biriyim.Bu da tokluk hissimi geciktirip,daha fazla yemek yememe sebep olur.Bu alışkanlığımdan kurtulmak için bol salata tüketirim.hani bi taraftan salata yiyeyim yemeğimi yemeyi geciktireyim diye.Şimdi bunun yanında küçük çatal kaşıklar kullanıyorum.Hani şu tatlı kaşığı dediklerimizden.Böyle olunca bi kaşıkta yiyeceğim yemeği 2-3 kaşıkta yiyorum bu da yemek hızımı düşüyor.

-Yemeğinizi tabağınıza siz KOYUN-
Anneler kıyamaz,hep bi kaşık daha fazla koyar.Misafire gittiğinizde ev sahibi tabağınızı sonuna kadar doldurmadan rahat etmez.Ne kadar,ne ölçüde yemeniz gerektiğini en iyi siz bilirsiniz.O yüzdne üşenmeyin,yemeğinizi siz koyun.Hem kalkıp otururken yemek yeme sürenizi de uzatmış olursunuz:)


-Sadece yemek masasında yemek YENİLMELİ-

Peki neden?Örneğin televizyon karşısında koltukta oturup,bir tepside yemek yiyorsunuz ve bunu haftada bi kaç kere tekrarlıyorsunuz.Sonra beyin bu davranışa alışıyor ve o aktiviteler esnasında hep yemek yemeği hatırlıyor bu da acıkmasak bile yemek yeme isteği duymamıza sebep oluyor!



-Masaya tuz KOYMAYIN-
Çok tuz yiyoruz arkadaşlar çok.Zaten alışkanlıklardan dolayı annelerimiz yemekleri diğer Avrupa ülkelerinden daha tuzlu yapıyor,biz bi de üstüne tuz katıyoruz.Dünya Sağlık Örgütüne göre max tüketilecek miktar 6 gramken bizde 14 gr.O yüzden aynı restoranlar gibi yavaş yavaş masadan tuzları kaldırmalıyız.Yemek ortasında kalkmaya üşeniriz belki de az tuz tüketiriz.



-Buzdolabında zararlı şeylere yer YOK-
Eğer evde tek değilseniz,ev arkadaşınıza ya da ailenizden birine sizin için zararlı olan(çikolata,tatlı,dondurma,gofret vs gibi şeyleri) ''size göstermeden''buzdolabının en arkalarına saklamasını rica edin.Önlerine de sizin sevdiğiniz meyveleri koyabilir.
Eğer siz dolapta atıştırmalık bi tatlı olduğunu bilirseniz,aklınızda sürekli acaba ne zaman ''onu yesem''gibi sorular olacaktır.Hiç bilmeseniz aklınıza gelse bile zaten evde yok deyip geçiştirirsiniz.Tek yaşıyorsanız zararlarını bildiğiniz gıdaları hiç almayın,dolabınıza koymayın. Araştırmalara göre, buzdolabı düzenlerine dikkat ederek sadece meyve ve sebzeleri orta rafta bulunduranlar ayda 2 kg veriyor.Ayda 2 kilo?!Hiç de azımsanacak bi rakam değil he:)


Aynı kurallar bizim ev içinde geçerli.Annemler için zor oluyor ama uygulamaya gayret ediyoruz.Sağlık beslenmenizi destekleyecek küçük ama önemli şeyler.Umarım siz de sevmişssinizdir.Fikirlerinizi paylaşın,benim için önemliler:)

18 Aralık 2013 Çarşamba

Haydi Makarnanın Adını Temize Çıkaralım!





Makarna deyince aklınıza ne geliyor?Benim aklıma önce İtalya geliverir,mutlu olurdum.Sonra da ''Ama çok kalorili boşver be Nazlı ''deyip makarnayı aklımdan çoook uzak köşelere göndermeye çalışırdım.Bu algı sizde de var mı?Siz de benim gibi makarnanın kalori bombası olduğunu mu düşünüyorsunuz?Haydi gelin makarnayı birlikte aklayalım:)



Makarna protein içeriği yüksek olan durum buğdayından elde edilir ve kan şekerini hızlı yükseltmez.E kan şekerimizi hızla yükseltmeyeceği için bizi uzunca bi süre tok tutar ve enerjimizi uzun süre depolar.Hatta sporcular vücutlarında enerji depolayabilmek,yarışmalarda enerjilerini daha uzun süre koruyabilmek için makarnayı tercih ederler.(Messinin maçtan önce iki tabak makarna yediğini düşünsenize:)))
Ayrıca makarnanın yağ oranı ve glisemik indeksi çok düşük.Bu da makarnanın diyet programımız için bi tehdit olmadığını,aksine tercih edebileceğimiz bir gıda olduğunu gösterir.





-Haşlama Yöntemi-

Makarna yapmakta ne var dediğinizi duyar gibiyim.Evet çok kolay haklısınız.Ama bu püf noktasını vermezsem,haşlarken makarnanın besin değerlerini kaybedebilirsiniz.
Ben makarnayı eskiden kocaman tencerenin ağzına kadar su doldurup öyle haşlar,sonra da süzerdim.İşte en büyük yanlış!Makarna hem B vitamini hem de A vitamini içerir.B vitamini su da çözündüğü için,eğer haşladığımız suyu dökersek B vitaminini de kaybetmiş oluruz.
Bu nedenler makarnayı haşlarken,çekeceği kadar su ile haşlamamız gerek.Bu şekilde makarnamızı süzmeye gerek kalmaz,B vitaminini de kaybetmemiş oluruz.


-Suçlu Soslar-

Makarna kilo yapmıyor dedik ama bu kadar da demedik canım.Soslu makarna tabi ki kilo yapar.Neden mi?Mesela Alfredo sosun yapımını ele alalım,1 paket krema kullanılıyor.Krema=Yağ.Biz az önce makarnaya yağ oranı az demiştik,e Alfredoyu döktük ne oldu yağ oranı hoooop diye yukarılara çıktı.Yada Pesto sosunu düşünelim.Pesto sosu için 50 gr şam fıstığı kullanılıyor,bu da 27 gr yağ demek.Bakın noldu?Yine yağ aldık,yine kalori aldık!

Bu yüzden makarna soslarının tüketimini sınırlandırmalıyız.Makarnanın bütün masumluğunu elinden alıyor.İlle de soslu yemek istiyorum derseniz,domatesli fesleğenli az sarımsaklı az zeytinyağlı soslarla da harikalar yaratabilirsiniz bence.



                                     


-Makarna Kalorileri-

Bir tabak makarna 450 kcalldır.Yani tahmin ettiğimizden düşük.Şimdi gelin soslarla ne hale geliyor görelim.

Napoliten sosla 623 kalori.
Kremalı mantar sosla 723 kalori
Bolognez sosla 673 kalori
Alfredo sosla 600 kalori
Pesto sosla: 630 kalori
2 dilim peynirle:546 kalori(Bence en lezzetli tüketim şekli:)



Sonuç olarak makarnamız çok masum.Onları soslarla kirletmeyelim:) Makarnalarımızı sossuz tüketelim.

Not: Bu postun konusu canım arkadaşım Deniz Helvacıoğlundan geldi.Umarım hoşuna gitmiştir:)Çok çok teşekkür ediyorum:)



15 Aralık 2013 Pazar

Starbucks-Kaloricinno



Starbucks 2003 yılında hayatımıza girip,kısa zamanda hayatımızın vazgeçilmezleri arasına girmeyi başardı.Alışveriş merkezlerinde,İstanbulun en işlek caddelerinde,parklarda,deniz kenarlarında hatta okullarımızın içinde bile bi Starbucks bulmak mümkün artık.Biz ona alıştık,o da bize.Peki bu alışkanlığımızın zararları var mı?Starbucks ''sadece kahve'' satıyor diyebileceğimiz kadar masum mu?

Keşke hayır diyebilseydim ama malesef işin rengi öyle değil arkadaşlar.Starbucks artık alışkanlıktan çok ''bağımlılığa''dönüştü.Bundan 6 sene önce Amerikaya gittiğimde sokakta yürüyen insanların ellerinde kocaman kocaman frappucinoları vardı.Tabi o zaman hiç bişeyin farkında değildim,ben de iki hafta boyunca gidip gidip içmiştim...
Durum biz de bu kadar vahim değil,biz biraz daha yavaş yaşadığımız ve biraz daha sofra düzenine sahip olduğumuz için henüz bizi Amerikalılar kadar etkilemiyor.Biz de ''çay'' hala var olmak için direniyor.Ben bugün olası tehlikelere karşı uyarmak,Starbucksta ne içmemiz nelerden uzak durmamız gerektiği ile ilgili minik bilgiler vermek istiyorum sizlere.



-Frappucino feat Mocha-
Frappucino ve Mocha Starbucksın en kalorili iki içeceği.Sadece kalorili olsa neyse bir de Amerikan Men's Health Dergisinin 2010 yılında seçtiği en zararlı 20 içeceğin arasına girmeyi başarmış.Hot White Chocolate Mocha(520 kcal),Vanilla Frappuccino(290kcal),Pepermint White Chocolate Mocha(460kcal)
Bana kalırsa en uzak durulması gereken içecekler bunlar.Hem içinde bol bol şeker bol bol trans yağ var hem de kolestrol oranı da çok yüksek.
İtiraf etmek gerekirse benim en sevdiğim içecek Chocolate Frappuccinoydu.Ustunde kremasıyla oh oh...Ama kilo vermek yada formumuzu korumak istiyorsak,böyle gereksiz kalori alımlarından uzak durmamız gerekiyo:(


-Caffe Latte-
Az önce de dediğim gibi ben her gittiğimde Chocolate Frappucino alırdım.Sonra radikal bi değişiklik yaparak yağsız sütle şekersiz Caffe Latte içmeye başladım.Frappucinodan sonra çok tatsız geldi evet ama alıştım,insanoğlu nelere alışıyor buna mi alışamayacak:)Simdi severek içiyorum:)



Bu küçük tavsiyelerden sonra gelelim içeceğimizin kalorisini azaltmanın yollarına.Hadi tavsiyemi dinlemediniz frappe içiceksiniz.E onu da fotoğraftaki kiz gibi hem kremalı hem de orta boy içmeyeceksiniz değil mi:)





-Tall boy tercih edin-
Gecenlerde bi tweet okumuştum,Starbucksta tercih ettiğiniz ''size''sizin de ''size''ınızdır diye.Yani kilo problemi olanlar büyük boy tercih ediyo diyordu.Siz siz olun Starbucksta ne içerseniz tall boy yani küçük boy için.Evdeki muglarımızın büyüklüğüyle eş değer.Yeter de artar bile:)Sonra o büyük boylar ziyan olmasın diye bitirmeye çalışıyoruz boşu boşuna kilo alıyoruz.

-Yarım yağlı yada yağsız süt tercih edin-
Sütler de ne kadar kalorisiz görünse de içinde yağ olduğu için bi hayli kalori almamıza sebep oluyor.Yağsız sütle tall ice mocha 201 kcalken yağlı sütle 237 kcal.Boylar artınca aradaki fark da artıyor tabi.Ben yarım yağlı sütü tercih ediyorum,çünkü yağsız süt içiminde yağda çözülen vitaminler alınamıyor.Soya sütü de kullanabilirsiniz,inek sütü alerjisi olanlar yada laktoz intoleransı olanlar için iyi bi seçim olabilir.Ama hiç denemediğim için tadı hakkında bi yorum yapamayacağım.



-Kremalar Suruplar  ve Soslardan uzak durun-
Kremanın affedilir tarafı yok malesef.Tamamen yağ bombası.Kesinlikle tüketilmesini önermiyorum.Şuruplar içinse şekersiz,tatlandırıcı kullanılarak hazırlanmış alternatifler var.Bunlar 0 kalori.Hatırladığım kadarıyla vanilya ve fındık aroması mevcut.Ben tatlandırıcıların o metalik tadından hoşlanmadığım için tercih etmiyorum,ama şekersiz kahve içemeyenler için güzel bi öneri.Bunlar da bütün sosların kalori tablosu .http://www.kalori.biz/images/stories/starbucks3.jpg




Bu da internette bulduğum tavsiye edilen içeceklerin listesi.Kalorileri doğru.Güvenebilirsiniz:)


 Bugünlük benden bu kadar.Starbucksı boykot etmekten vazgeçtiğimi düşünmeyin sakın.31 Mayıstan beri hiç içmedim sadece tuvalet ve bekleme alanı olarak kullanıyorum.Ama Starbucksın bi marka olduğunu,içeceklerin lezzetini ve Yeditepedeki Kafein House un ya da Carribou nun Starbucks kahvelerinin benzerlerini ürettiğini inkar edemeyiz.Bu yüzden bu önerilerim sadece Starbucksta değil bir çok kahve firmalarında geçerli olucaktır:)

Yine de söylemeden geçemeyeceğim: AZ KAHVE ÇOK YEŞİL ÇAY!

(Beğendiğinizi,beğenmediğinizi söylerseniz sevinirim:) Hatta beğenip paylaşırsanız havalara uçarım:)Hepinize iyi haftalar(((: )






12 Aralık 2013 Perşembe

Haydi Sıcak Bir Şeyler İçelim!



Malum havalar çok soğuk,her yer bembeyaz.Ne kadar lahana bebek gibi giyinsek de bi türlü tam anlamıyla ohhh sıcak diyemiyoruz.Burnumuz,parmaklarımız hep kıpkırmızı olmaya mahkum kalıyo!Böyle zamanlarda imdadımıza ''Sıcak bir şeyler içelim''cümlesi yetişiveriyor!Peki o bir şeyler neler?Hangileri sadece içimizi ısıtmakla kalmayıp aynı zamanda bağışıklığımızı da güçlendiriyor?Hangisini çok içmeliyiz,hangisini sınırlı miktarlarda tüketmeliyiz?
Size oturup da anneanne tarifleri vericek değilim,yok bilmem ne nin kökünü kaynatın da yok içine şunun sapını da atın falan diye.Çünkü onların hem tadı fena,hem de pratik değil.Öğrenci olduğumuz için bize her yerde bulabileceğimiz içecekler lazım değil mi?!




-Salep-
Tanıyanlar bilir,saleple kış aylarında başlayıp yazın son bulan seviyeli bi ilişkim vardır.Cağaloğlu yokuşlarından inerken ne zaman üşüsek,karşımıza salep semaverini sırtlanmış bi amca çıkardı,biz de hiç kaçırmadan birer bardak alıp,5 dakikada içer ve 3 gün dil yanığıyla dolaşırdık.Yada servis beklerken Yusufcan bana Madodan koşa koşa salep alır,beni servise saleple bindirirdi...Yani sizin anlayacağınız ben ne zaman salep içsem,hop diye Cağaloğluna ışınlanırım.
Bu kadar tarihi bilgiden sonra gelelim yararlarına.Salep öncelikli olarak vücut sıcaklığını arttırır-e boşuna kışın tüketmiyoruz-.Aynı zamanda hazmı kolaylaştırma etkisi de vardır.Benim gibi tarçına bayılan biriyseniz ve salebinize tarçın ekliyorsanız daha da şanslısınız!Çünkü eklediğimiz tarçın,kan şekerini düzenler ve tokluk hissi sağlar.Ama malesef kalori miktarı biraz yüksek.Bir bardağı 294 kalori.Öyle her gün her gün içebileceğimiz gibi değil :(


-Kahve-
Kahveyi sadece kış ayları için sınırlandıramayız aslında.Yazın da soğuk kahveyi sıkça tüketiyoruz.Tüketimini abartmadığımız sürece,kahve bi çok antioksidan içerir bu da kansere karşı koruyucudur.Uyanmamız ve kendimize gelmemiz için de sabahların vazgeçilmezi :) Ama tabi hep İtalyan işi kahveler tüketmesek de olur.Cappucino espresso falan iyi hoş da bizim güzel bi Türk Kahvemiz var!Onu da ihmal etmeyelim.Pek çok araştırma da Türk Kahvesinin normal kahveden daha faydalı olduğunu gösteriyor.
Ama her zaman kahveyi bu kadar masum tüketmiyoruz.Üstüne kremaları,çikolataları dolduruyoruz.Bu da faydadan çok zarar ve bir çok selüliti de beraberinde getiriyor.Aman dikkat!(Bir sonraki yazımda hangi kahveleri tüketmeliyiz hangilerinden kaçınmalıyız onları anlatacağım.)



-Boza-
Bilmiyorum hatırlar mısınız?Karanlık çökünce bozacılar sokaklara çıkar ''Boğğğğzaaaağğğğğ'' diye bağırırlardı.Öyle ki her bağırışında iştahımız kabarır,babamı hemen aşağı indirtip boza aldırırdık.Şimdilerde kalmadı.O da tekelleşti.Her yerde sadece Vefa Bozaları.Peki boza neden yapılır?Kim 500 milyar isterde bir soru olarak gelebilir karşınıza:) Hemen yanıtlıyayım!Su seker ve darı irmiği.İçerisinde A,B,C ve E vitaminleri var.İçinde kendiliğinden laktik asit bulunduğundan hazmı kolaylaştırıyor.Yani boza mideye falan dokunmuyor.Hem de prebiyotik etki gösterip,bağırsak floramızı düzenliyor!Amaaaa çok fazla şeker içerdiği için öyle bizim gibi her canınız cektiğinde babanızı gönderip boza aldırtmayın,yoksa kilo alıverirsiniz!Kalorisini söyleyince bana hak vericeksiniz zaten.Bir bardak boza 355 kcal!




-Yeşil Çay-
İşte geldik benim en sevdiğimeee!Ders çalışırken uykumu açar,dikkatimi toplamamı sağlar.Yağ yakımımı hızlandırır.Doğal antioksidanla içerir.Damar tıkanıklığını engeller,kışın beni korur kolay kolay hasta etmez!En güzeli de Lipton,yeşil çay için bi sürü güzel tatlar yarattı.Yeşil çay çok tatsız tuzsuz diyen arkadaşlarım çok var,onlara bergamotlu yada limonlu Lipton Yeşil Çay ı öneririm-hayır reklam almadım-.Bergamotlunun tadı siyah çaya çok yakın,limonludaysa limon baskın tat olduğu içinn hafif bi mayhoş tat katıyor çaya.Ben günde en az 2 bardak yeşil çay tüketirim.Ben de kalan arkadaşlarıma da alıştırdım.Vize,final zamanları bizde kahve değil yeşil çay tüketilir.!Yaşasın Yeşil Cay!



-Ihlamur-
Ne zaman ıhlamur desem,kokusu burnuma geliverir.Anneannemde hep kurutulmuş ıhlamur olurdu.Hastalanacak gibi olduğumda,öksürmeye başladığımda hemen tazecik ıhlamuru kaynatır içine de bal koyardı.
Gerçekten de ıhlamur burun tıkanıklığını açmaya,öksürük söktürmeye çok iyi geliyor.Hem de bağışıklık sistemimizi güçlü tutuyor!




-Çay-
Çay Türklerin belki en harika alışkanlıklarından biridir.Bir çok antioksidan içerir,Alzheimer hastalığını ve kanseri önlediği düşünülüyor.Aynı zamanda diş çürüklerini önlediği de biliniyor.Çok tüketimi demir emilimini güçleştirir diyolar ama bazı araştırmalarda tam tersini söylüyor.Kesin bi yorum yapamıyorum.Tabi şeker kullanıyorsanız tüketimini azaltmanız gerek.Çünkü günde 5 bardak çay tüketen bi insan iki şekerli çay içiyorsa 10 şeker tüketmesi çok fazla ve ve vücut için çok zararlı!!Ya şekere ya da çaya elveda dememiz gerekiyo bu durumda.
Tabi bir de çayın psikolojik faydaları var bence.Bizim evde yemek yenir ve 2 dakika sonra ocakta çay kaynamaya başlar.Herkes yatana kadar asla altı kapanmaz.Annem çay tiryakisidir onun sayesinde babam da ben de birer çaycı olduk.Çay içmeyince başımız ağrır oldu,çaysız ev renksiz oldu.Öyle ki yalnız kaldığımda bile çay demler oldum.O ocakta çay olması beni yalnızlığımdan arındırır,mutlu eder.Lisede de hep çay ocağından çay aşırırdık,sohbetlerimiz dedikodularımız çay eşliğinde olurdu.Çay deyince benim aklıma sadece annem gelir!Çay candır,çay sıcaklıktır.Çayla ilgili çok sevdiğim bi söz vardır; Çayın kalabalıkla arası iyidir,kahve yalnızlık ister...

Bugünlük benden bu kadar,dilerim kış aylarını hastalıksız sağlıklı bi şekilde atlatırsınız.Yeni yazım kahveyle ilgili olucak.Takipte kalın!:)




9 Aralık 2013 Pazartesi

Önüm Arkam Sağım Solum Yemek TUZAKLARI!

Merhabaaa!
Bugun ilk defa ''diyetisyen adayı'' kimliğimi kullanarak yazıyorum sizlere.
Çoğumuzun yaşadığı bi problemden bahsedeceğim aslında.Diyet yaparken,kilomuza dikkat etmeye çalışırken yada sağlıklı beslenirken hep bi arkadaşımız arar ve ''Hadi gel şu cafeye gidelim yeni açılmış,bilmem ne yemeği de çok meşhurmuş''der.Böyle zamanlarda hep elim ayağıma dolanır,evde yiyip mi gitsem acaba diye düşünür sonra ayıp olur diye vazgecerdim.Çoğunlukla da eve,ne var ne yoksa yemiş,bütün diyeti bozmuş bi Nazlı olarak gelirdim.''Restoranlarda nasılsa sağlıklı şeyler yok,barı istediğimi yiyeyim''diye düşünürdüm.Ne kadar da yanılmışım...

Simdi sizlere dışarda ne yemeliyiz,nelerden uzak durmalıyız bunlardan bahsedeceğim.



1)Restoranlarda ızgara ürünleri tercih etmeliyiz.Kızartmaların yanından dahi geçmemeliyiz.!!Evet kızartmalar içine çektiği yagdan ve ''kıtır'' tadından dolayı bize daha lezzetli gelir ve yedikce yemek isteriz.Ama kızartılmış yiyecekler kalp damar hastalığından,sinir sistemi hastalıklarına kadar bir çok olumsuz duruma sebep olur.Aynı zamanda bu besinlerin çoğunda MSG denen toksik tuz bulunur ve bu toksik tuz besinlerin ''dead food''-yuksek sıcaklıkta besin değerlerini kaybetmiş besin-olmasına sebep olur.




2)Tabağımızın yanında gelenlere dikkat!Biz ızgara köfte isteriz,yanına kocaman bi patates kızartması ve pilav gelir.Izgara köfte tercihimiz ne kadar doğru da olsa eğer yanında sunulan her seyi yersek doğru tercihimizin hiç bi anlamı kalmaz.Yani beslenmede çoğu zaman 1 yanlış bile 1 doğruyu götürebilir.Peki yanında ne yiyeceğiz?Kuru kuru da gitmez ki dediğinizi duyar gibiyim.Ben siparis verdiğimde yanında ne getirdiklerini soruyorum.Patates kızartması yerine,varsa salata yada domates doğrar mısınız diyorum.Çünkü yemeğin yanında salata yersek bu bizim çabuk doymamıza ve tokluk süremizi uzatmamıza yardımcı oluyor.Aynı zamanda yeşillikler negatif kalorili olduğu için(yağ dökmediğimiz sürece)sindirilirken kalori yakmamızı da sağlıyor.
Pilavıysa varsa bulgur pilavıyla değiştiriyorum yoksa bir dilim ekmek yemekten vazgecip tabağımdaki bi kaşık pilavı afiyetle yiyorum:)



3)Soslara dikkat!Beyaz et istiyoruz,oh süper harika seçim diye düşünüyoruz ama gidip köri soslu,soya soslu yada kremalı tavuk istiyoruz.Ama bu soslar hiç masum değil benden söylemesi.Azıcık barbekü sosu yada hardal döküp tatlandırabiliriz ama kocaman bi tabak köri sosunu hiç tercih etmesek daha iyi:( Tabi bide ketcap mayonez ve hardalların kalorileri var.Bunları da unutmayalım.(1çay kaşığı mayonez:100kcal,1çk ketçap:15 kcal,1çk hardal:0 kcal,1çk ballı hardal:10kcal)
Nerdeyse unutuyordum!Salata tercih edenler lütfen ve lütfen masadaki sosları kullanın.Yani yağını da limonunu da ya da balsamiğini de siz dökün.Çünkü hazır salata soslarının hem katkı maddesi çok hem de kalorisi.Öyle ki Mcdonaldsdaki bi hamburgerin kalorisi,salata sosu konulan salatadan daha düşük.!AMAN DİKKAT!



4)Yemekle birlikte içtiklerimize dikkat!İçeceklerimiz çok masum görünebilir,ya da bi bardaktan ne olucak diyebiliriz.Ama malesef gerçek hiç öyle değil.Asitli içeceklerin zararlı olması bi yana bir de kalori bombası gibiler.Örneğin kutu colada 10 tane kesme şeker var ve 140 kalori.İce teanin 400 ml si 114 kalori.Durumu abartıp milkshake falan iceceginizi hiç zannetmiyorum!Ama olur da bi gaflete düşerseniz muzlu milshake in 305 kalori olduğunu hatırlayın lütfen!
Peki yanında ne içicez?Ligh colaları haftada 2-3 bardak olmak şartıyla tüketebilirizAma benim tercihim sudan yana.Yaklaşık 2 aydır hiç asitli içecek içmiyorum.Kendimi yemeğin yanında su içmeye alıştırdım ve artık yemeğin yanında cola değil su arıyorum.Siz de denemelisiniz!Hem günlük yeterli miktarda su içmek yağ yakımımızı da kolaylaştırıcaktır.Çünkü biliyosunuz ki hidroliz mekanizmalarımız su olmadan çalışmıyor.
Su hiç sevmiyorum diyenler içinse limonlu maden suyunu önerebilirim:)

Bugunluk bu kadar!!
Umarım tavsiyelerimi severek uygular restorantlardaki tuzaklardan başarıyla kurtulursunuz :) Sorularınızı,eleştirilerinizi tavsiyelerinizi bekliyorum!Görüşürüüüz!







6 Aralık 2013 Cuma

Benim 1 Senelik Birikmiş Kitaplarım Var

Sen tembel kız olursan 1 senedir bloguna bakmazsan tabi bi suru kitap birikir Nazlıcım diyosunuz,cok da haklısınız.O kadar kitabı nasıl anlatıcam diye kara kara düşünmüyo da değilim.Bugünlük bi kaç tane anlatıyım,ilerleyen günlerde devamını da getiririm:)


Öncelikle en son okuduğum ''Böğürtlen Kışı''ndan bahsetmek istiyorum.Kitap secememekten yorulduğum bi gün D&R a girip,sırf kapağını beğendiğim için aldığım bi kitaptı Böğürtlen Kışı.Hatta yanımdaki arkadasım ''Aa Deniz sen bi kitabı 1 saatte ancak alırdın,bu ne hız''diye dalga bile geçmişti.
Kitabı okumaya başladığımda konusu hakkında bile en ufak bi fikrim yoktu,sonra bi okudum bi okudum bi daha elimden bırakamadım.
Kitabın konusu şöyle.1933 mayısında karlı fırtınalı bi gun yaşanıyor ve o gun Vera Ray oğlunu kaybediyor,sonra hikaye günümüze geliyor.Ne tesadüftür ki 2013 mayısında da karlı fırtınalı bi gün yaşanıyor ve gazete muhabiri olan Claireden bu kar fırtınasıyla ilgili bi makale yazması isteniyor.Claire evliliğindeki sorunları,hayatında yasadığı acıları atlatmak için bu makaleyi bi fırsat olarak görüyor ve makaleyi Vera Rayin kaybolan oğluyla ilgili yazmak istiyor.İşte Clairenin bu makaleyi arastırırken yasadıkları,olayların kendi hayatıyla bağlantılı olduğunu bulması kitabın temel konusu aslında.
Ben çok keyifle ve çok merakla okudum.Hani hep bi rituel vardır ya elimde kahvemle okudum derler aynen öyle oldu.Hatta instagramda kitabın resmini paylaşmıştım,benim tavsiyemle alan bi arkadaşım olmuştu.Bi hafta sonra Deniz kitaba bayıldım diye bana geri dönüş yaptı!Çok çok mutlu oldum:) Eğer siz de alıp okursanız bana görüşlerinizi iletin lütfen:)

Gelelim Ayşe Kuline!Bu serinin 3. kitabı.Devamı çıkıcak diyolar ama kesin değil.İlk kitabı Gizli Anların Yolcusuydu.Onu da çok beğenmiştim.Hatta blogta yazıp yazmadığımdan emin değilim ama yazmadıysam mutlaka tavsiye ediyorum.O kitapta ünlü,iyi bi ailesi olan yayınevi sahibinin iş yerinde çalışan Borayla iş seyahatine gitmesi ve onunla homoseksuel bi ilişki yaşamasından sonra gelişen olayları anlatıyordu.İkinci kitapta hikayeyi Boranın ağzından,Boranın geçmişini de katarak okumuştuk.Bu kitaptaysa Deryanın yani bizim yayınevi sahibinin kızının yaşadıklarını anlatıyor.Derya annesiyle babasının neden ayrıldıklarını hiç bilmiyor ve babasının onları terk edip gittiğini düşünüyor,daha doğrusu annesi öyle anlatıyor.Sonra Derya babasından gelen mektupları buluyor ve aslında babasının onları terk etmediğini anlayıp yollara düşüyor ve babasını arıyor.Yani Deryanın babasını arayışını,gerçeklerle yüzleşmesini ve Urlada başına gelenleri anlatıyor.Kitap serinin bence en iyisi.Hem anlamak için bütün seriyi okumaya da gerek yok.Her kitapta geçmişte olanlarla ilgili bilgi veriliyor zaten


Bu yazın en çarpıcı kitabını sona bıraktım.Kardeşimin Hikayesi!Zülfü Livanelinin anlatımına ve hikayenin harikalığına zaten diyecek sözüm yok.Aynı zamanda obsesif karakterli bi kişinin yaşamı daha güzel anlatılamazdı.Okurken bile insan karakterden irite olup,''Ne manyak adam yahu''diyebiliyor.Sonunu bildiğim için ve kitabın sonundaki o harika ters köşe olma hissini sonuna kadar yaşayın istediğim için konusuna hiç girmicem.Çünkü ne desem ipucu vericekmişim gibi geliyor.Zülfü Livaneliye güvenin!E bana da tabi.Mutlaka alın okuyun.Modern bir ''Binbir Gece Masalları''yla tanışmaya hazır olun!


İyi Okumalar!

5 Aralık 2013 Perşembe

Yeni Yıl Yeni Yıl Yeni Yıl!

Tam bir sene olmuş buraya yazmayalı.Çok ihmal etmişim buraları,farkındayım.Ama bu gecen bi yıl o kadar zorlu,o kadar kayıplarla doluydu ki,kendimi bile ihmal eder oldum.Şimdi bembeyaz bi sayfa acsak ve her seye yeniden başlasak mesela?Sanki hiç bi sene geçmemiş gibi,sanki hiç ara vermemiş gibi?Bi deneyelim bakalım(:

Bugun taa gecen sene yazdığım gibi,yılbaşı için tasarlanmış benim de hosuma giden küçük hediyelikleri paylaşıcam sizinle.Hem küçük bütceli hem de bi o kadar tatlı seyler.

Once beni bu yazıyı yazmaya tesvik eden Oyshodan başlamak istiyorum.Uzun zamandır bu kadar güzel yılbaşı tasarımları görmemiştim.









Bunlar yılbaşının olmazsa olmazı kırmızı kulotlar:)Kimi bi mesajla sisenin içine konmuş,kimi minieli cupcake sekline getirilmiş kimi de kızların vazgecilmezi bi pırlanta olarak sunulmus.
Yılın ilk gününde kırmızı kulot giymek uğur getirirmiş,öyler derler.O yüzden eğer samimi bi arkadaşınızsa alın derim,ama ''yazıstıgınız'' kız arkadas adayınıza alınacak bi hediye değil.O kulodu kafanıza yersiniz benden söylemesi:D (Hepsinin fiyati 22.95)






Bunlar da ''Ben külot almam ayıp olur''diyenler için alternatif.Soğuk kış günlerinde ayaklarımızı sımsıcak tutacak polar çoraplar.Kutuların da  cupcake seklinde olması ayrı tatlı olmus:)(Fiyatları:29.95)


Hiç geyiksiz yılbaşı olur mu?Olmaz tabi!Saklama acısından da kolay olan bu semsiye,iyi bi hediye alternatifi olabilir:)(Fiyatı:39.95)



Bunlar da şirin mi şirin kardanadam terlikleri:)

 Bir de böyle güzel bi kart var hepsinin üstünde.İçine iyi dileklerinizi yazıp,hediyenizi daha da özel hale getirebiliyorsunuz:)




 Sıra geldi Pentiye.Daha uygun fiyatta hediye arayanlar için ideal.Hem de 3 al 2 öde kampanyası da var:)



Ayaklarımıza da yılbaşı gelsin diye terliklerimizi de süslemişler.Bence pek de tatlı olmus.Sol ust kösedeki terlik 9.90,diğer ikisi 16.90.



Tıpkı Oyshodaki gibi Pentide polar corapları geyiklerle,penguenlerle süslemiş.Tabi Oysho gibi guzel kutuları paketleri yok ama bunlarda fiyat konusunda daha avantajlı.(19.90tl)


Bugunluk sizinle paylaşıcaklarım bu kadar!Ama söz arayı açmıycam,yılbaşı için daha paylaşıcak seylerim var!Umarım beklentinizi karşılayacak bi yazı olmustur!Yine görüsücez!!!!